MERYEM ANA: HZ. İSA'NIN DOĞUŞU(The Nativity Story)Yapım tasarımcılığından yönetmenliğe geçen Teksaslı bayan sanatçı Catherine Hardwicke'in üçüncü uzun metrajlı filmi “Meryem Ana”, anlattığı olayların gerçekliği bir yana, muhteşem görüntü yönetimi, ele aldığı tarihsel dönemi başarıyla tasvir eden usta işi görsel efektleri, yetkin oyunculukları ve insanın yüreğinin derinliklerine kadar işleyen müzikleriyle, insanlık tarihinin en saygın “anne”lerinden birini Ramazan atmosferi içinde bir kez daha sevgiyle anmak için son derece uygun bir tercih…
MERYEM ANA: HZ. İSA'NIN DOĞUŞU
(The Nativity Story)
2006, ABD yapımı, dinsel/epik drama
Yönetmen: Catherine Hardwicke
Senaryo: Mike Rich
Görüntü: Elliot Davis
Müzik: Mychael Danna
Kurgu: Robert K. Lambert ve Stuart Levy
Oyuncular: Keisha Castle-Hughes, Oscar Isaac, Hiam Abbass, Shaun Toub, Alexander Siddig, Nadim Sawalha, Eriq Ebouaney, Stefan Kalipha, Said Amadis, Stanley Townsend, Ciaran Hinds
Süre: 101 dakika
İçerik uyarıları: İçerdiği sınırlı şiddet sahneleri nedeniyle, 13 yaşından küçük çocukların izlemesi için uygun olmayabilir.
Yabancı sinemaseverlerden aldığı puan: 6.6 / 10 (Kaynak: www.imdb.com
Resmî internet sitesi: http://www.thenativitystory.com/ (Bu sitede filmin yüksek çözünürlüklü fragmanlarını da izleyebilirsiniz.)
Dağıtıcı şirket: Medyavizyon Film
Roma İmparatoru adına Kudüs'ü yöneten zalim kral Herod'un ülkesinde yaşayan Meryem adlı bir genç kız, bir gece, büyük melek Hz. Cebrail tarafından ziyaret edilir. Meryem'e, “Allah'ın rahmine üflediği ruhla doğacak olan babasız bir bebeğe gebe olduğunu” bildiren Cebrail, ona her türlü suçlamaya karşı metanetle direnmesi ve imanını asla yitirmemesi telkininde bulunur. Böylelikle, “peygamberler ailesi”nin doğrudan doğruya bir mucizeyle doğan tek mensubunun annesi ve onun iffetinden sonuna dek emin olan eşi Yusuf'un, Herod'un kıyımından kaçmak için Nasıra'dan Beytüllahim'e doğru uzanan 150 kilometrelik çileli yolculukları başlar.
Bazı “köşeli” Müslümanların, Batı sinemasından gelen Hıristiyanlık ya da Musevîlikle ilgili bu tür üstün yapımlara karşı, garip bir biçimde, lüzumundan çok daha abartılı bir önyargısı var. Sözgelimi, “kaliteli sinema filmi” gösterme konusunda sicili en bozuk televizyonlardan biri olan Kanal 7 geçtiğimiz günlerde gözlerimi yaşartan bir sürpriz yapıp Mel Gibson'un olay filmi “Hz. İsâ'nın Çilesi”ni ekrana getirdiğinde, aynı grubun internet portalı Haber 7'de bir sürü aşırı heyecanlı izleyicinin “Olur mu böyle olur mu, Müslümanlar'a Ramazan'da Hz. İsâ'nın hayatı sunulur mu” türünden eleştirilerinin alt alta sıralandığını gördüm. Kanalın, yayınladığı bandın başına ve sonuna “Bu filmin senaryosu, Hıristiyan ilâhiyatına göre yazılmıştır” ibaresini eklemesine karşın, internet çağında hiç bir şeyi şöyle adamakıllı, dikkatlice incelemeyip önlerine çıkan her iletiyi “gözleriyle şöyle bir tarayarak tüketen” aceleci bir topluluk, “Hz. İsâ çarmıha gerilmedi ki, O bizzat Yaradan tarafından göğe çekilip alındı” patırtısı koparmaktaydı.
Tamam yahu kardeşim, Diyanet'in yaz Kur'an kursuna gitmiş bir ilkokul çocuğunun bile iyi-kötü bildiği bu dinsel/tarihsel hakikatten elbette ki o filmi ekrana getirenler de en az senin kadar haberdarlar. Fakat buradaki aslî amaç, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalı. Bütün ömrümüz her Ramazan 30 kez “Çağrı”yı izleyerek geçecek değil ya! Final bölümündeki “çarmıha geriliş” olayı bizim Müslüman inanışlarımıza uymuyor olsa bile, Ramazan ayının -insanı inanç üzerine her zamankinden daha fazla düşünmeye sevkeden- mistik atmosferi içinde, peygamberler ailesinin apaçık mucizeyle doğmuş aziz bir mensubunun hak dini yaymak adına çektiği çileleri bizlere çok başarılı bir sinema diliyle aktarmak gibi bir meziyeti vardı Gibson'un yapıtının. Ramazan'da ya da yılın herhangi bir döneminde ekranlara “Testere katliamı” ya da “İntikam Komandosu” tarzında bir çöplük filmin gelmesi mi daha iyi, yoksa doğruluğuna imân ettiğimiz bir Peygamber'in mücadelesini anlatan bu tür dinsel öykülerin mi? Aynı şekilde, Kanal D gibi dibine kadar popüler kültüre batmış bir ekranda da geçen Berat Kandili'nde Hz. Musâ'nın hayatını anlatan bir üstün yapım vardı. Onu da yoğun bir duygusal etkilenme içinde ve büyük bir keyifle izledim.
İslâm tarihi dışındaki diğer hak dinlere ait tarihsel süreçleri anlatan bu gibi gösterişli yapımları, içeriğindeki kimi irili ufaklı yorum farklarına rağmen, mevcut yayın düzeninde evlerimize ulaşan pek çok “dimağ kirletici” film ve diziden -genel fayda toplamı açısından- çok daha hayırlı görüyorum. Hele de 52 yaşındaki Teksaslı bayan yönetmen Catherine Hardwicke'in -bugüne kadar düzinelerce kanlı vahşet filmi yapmış olmasıyla ünlenen- New Line şirketinin devâsâ sermayesiyle çektiği “Meryem Ana”da, Kur'an ve İncil âyetleri arasında zaman zaman gözlemlenen tezatların hiçbiri bulunmuyor. Malûm döneme ilişkin olarak filmin verdiği bilgiler, İslâm inanışına mensup olan bizlerin bildiklerimizle, inandıklarımızla neredeyse tıpatıp aynı. O yüzden, son tahlilde, hem Ramazan'da, hem de diğer zamanlarda sinemalara, televizyon ekranlarına böyle nitelikli filmlerin gelmesinin, genç kuşağın peygamberlerdeki, azizlerdeki, sahabedeki o “katıksız iman”ın ne demek olduğunu öğrenip anlaması açısından çok ciddi yararları olduğuna inanıyorum. Gibson'un etkileyici filminde olduğu gibi, “Putperest Romalılar'ın iğrenç işkencelerine gıkını çıkarmadan tevekkül içinde direnen Hz. İsâ sahneleri” de nasibi olan gönüllerde gereken duygusal titreşimi uyandıracaktır elbette. Bardağın dolu olan tarafına bakıp sevinmek, her zaman için daha Müslümanca bir tavır olarak görülmeli…
Oyuncu kadrosunda pek çok Müslüman-Arap aktör ve aktristin de yer aldığı “Meryem Ana”, anlattığı olayların gerçekliği bir yana, muhteşem görüntü yönetimi, ele aldığı tarihsel dönemi başarıyla tasvir eden usta işi görsel efektleri, birbirinden yetkin oyunculukları ve insanın yüreğinin derinliklerine kadar işleyen müzikleriyle, insanlık tarihinin en saygın “anne”lerinden birini şu güzel Ramazan atmosferi içinde bir kez daha sevgiyle anmak için son derece uygun bir tercih…
Haftanın en iyi filmi. Ailenizin -çok küçükler- dışında, bu tür öyküleri anlayabilecek erişkinlikteki üyelerinin topluca izlemesinde yarar var.
ALI MURAT GUVENhttp://www.yenisafak.com.tr/sinema/?t=23.09.2007&c=17&i=70254
Buyrun indirin ve seyredin :)http://rapidshare.com/files/54123706/m_a_2007_dvdrip_upload_by_aytachb.part1.rar
http://rapidshare.com/files/54125868/m_a_2007_dvdrip_upload_by_aytachb.part2.rar
http://rapidshare.com/files/54127906/m_a_2007_dvdrip_upload_by_aytachb.part3.rar
http://rapidshare.com/files/54130093/m_a_2007_dvdrip_upload_by_aytachb.part4.rar
http://rapidshare.com/files/54132209/m_a_2007_dvdrip_upload_by_aytachb.part5.rar
http://rapidshare.com/files/54134171/m_a_2007_dvdrip_upload_by_aytachb.part6.rar
http://rapidshare.com/files/54136068/m_a_2007_dvdrip_upload_by_aytachb.part7.rar
http://rapidshare.com/files/54136545/m_a_2007_dvdrip_upload_by_aytachb.part8.rar
winrar Sifresi : xxx-flirt.com
Metin Gım Akustik Müzik'i kurduktan bu yana 30 yeni prodüksiyon gerçekleştirmiş; "Eğer arşiv çalışması yapsaydım, masraflar yüz kat azalırdı; ama amacım yeni ve kaliteli projelere imza atıp, çeşitli pazarlama teknikleri kullanarak piyasada yer etmek" diyor. 12 CD'lik İstanbul Senfonisi külliyatı bunlardan biri. Klasik sazlara dayalı konseptte, virtüöz düzeyinde sanatçıların icra ettiği müzikler kulakların pasını temizliyor.
